Her insanın sevdiği şeylere bağlanma duygusu farklıdır. Bu bağlılık, bize bir gün onlardan ayrılma ihtimalimizin olduğu duygusunu unutturur. Sevdiklerimiz hayatımızın önemli bir parçası olduğunda onlarsız bir hayatın varlığını hayal bile edemeyiz. Bu bazen bir kişi, bazen bir hayvan, bazen bir şehir bazen de kendimize dair bir özelliğimiz olabilir. Ve bir gün hayatımızda onlar olmadan hayatımıza devam etmek zorunda kalabiliriz. Her ölüm, erkendir; hasta yatağında gün be gün ölüme yaklaştığını hissettiğimiz sevdiklerimiz için bile böyle hissederiz. Yakınlarımızı kaybettiğimizde ne yapmalıyız ?
Sevilen birinin, bir hayvanın, bir şehrin ve kaybedilen sağlığın ardından hissedilen yas, “doğal ve gerekli” bir süreçtir. Yas sürecinin sonucu/amacı, kaybedilen kişiyi unutmak değildir. Duyduğu özlemi yaşama entegre olarak hayatına devam etmektir. Yas tutma biçimi, kişiden kişiye farklılık gösterir. Bu farklılık, kişinin içinde bulunduğu şartlara, kaybedilenle kurulan duygusal bağa, kaybın doğal ya da ani bir süreç içerisinde gerçekleşip gerçekleşmemesine ve kayıp sonrası yaşananlara göre değişebilir.
Yakınlarımızı Kaybettiğimizde Ne Yapmalıyız
Sağlıklı bir yas süreci geçirerek hayata devam etmeye çalışmak, kaybı unutmak ya da artık sevmemek anlamına gelmez. Bu durum, kaybı ve bununla ilgili duyguları kabullenmeyi, bu duygularla başa çıkabilmeyi ve yaşamı sürdürmeyi öğrenmek anlamına gelir. Ertelenmiş ya da yası tutulmamış kayıplar, görünmez bir şekilde ilerlemeye; çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerini de olumsuz yönde etkilemeye devam eder.
“Rüzgâr dağıtıyor düşen yaprakları ve ben ne kadar isterdim şu anda yanımda olmanı…”
Bu Bahçe, Briony Stewart
Kayba verilen tepkilerin, yeni duruma uyum sağlamaya kadar aşamalar halinde ilerlediğini belirten Kübler-Ross’a göre yas sürecinin içerdiği beş temel aşama vardır:
- 1. Evre – İnkâr: Bu evre, ölüm çok yakın bir zamanda gerçekleşmesine rağmen onu inkâr edilmesidir.
- 2. Evre – Öfke: Bu evrede, birey ölen yakınına karşı öfkelenebilir. En bilinen soru, “neden ben” sorusudur.
- 3. Evre – Pazarlık: Bu evrede, “olan olmuş ama bir çıkış yolu belki var” tarzı düşünceler ve eylemler insana eşlik eder.
- 4. Evre – Depresyon: Kaybın geri dönmeyeceği gerçeğinin giderek fark edilmesiyle ümitsizlik ve çaresizlik duyguları ortaya çıkar, buna bağlı olarak yorgunluk-bitkinlik, isteksizlik ve ilgi kaybı ön plandadır.
- 5. Evre – Kabullenme: Kişi kaybı kabullenir. Kaybedilene dair anılar yitirilmemekle birlikte, kişi kayıptan önceki haline döner, yaşamını yeniden düzenler.
Bu aşamaların varlığını kabul etmek, iyileşmenin ve hayata tutunmanın ilk adımıdır. İçimizdeki boşluk kocaman olsa da bu boşluğu kabullenmek zamanla bizlere o boşlukla nasıl yaşayacağımızın yolunu da gösterir.
Sevdiklerimizin Desteğini Almak, Kayba Karşı Duyulan Olumsuz Duyguları Dengeler
Yas süreci mutlaka yaşanması gereken bir süreçtir. Bu sürecin uzun ya da kısa gibi ölçülebilecek aşamaları yoktur. Yas sürecinde sevdiklerimizin ya da o güne kadar hiç tanımadığımız birinin desteği, kayıp karşısında yaşanılan çaresizlik, öfke, yalnızlık gibi duyguları dengeler.
Bireysel kayıpların yanı sıra deprem sürecinde şahit olduğumuz gibi büyük kayıplar yaşandığında bu süreçleri kişinin kendi gayretleriyle çözebilmesi çok mümkün değildir. Psiko-sosyal destekler bu sürecin en önemli adımlarıdır. Nitekim deprem sürecinden sonra yapılan yardım faaliyetlerinin deprem bölgesinde mağdur olanların yüreklerine nasıl bir umut ve huzur serptiğini yapılan röportajlardan takip edebiliriz. Böyle zamanlarda yas süreci sadece sevdiklerini kaybedenler için geçerli değildir. Burada hissedilen kayıp duygusunu az ya da çok olmaksızın kayba şahit olan herkes yoğun bir şekilde hisseder.
Yeniden başlayabilmenin önemli adımlarından biri de benzer kayıpları yaşayan insanlar arasındaki duygu alışverişidir. Bu duygu alışverişini yetişkinler birbiriyle konuşarak sağlar. Ancak çocuklar için kayıp duygusuyla baş etmenin çok farklı yönleri vardır. Bu noktada psikolojik destek kadar çocuklara iyi gelen bir şey de kendi duygularını takip edecekleri hikâye kitaplarıyla karşılaşmaktır. Bu süreçte çocukların içlerinde yaşadıkları duyguyu tanıyabilmeleri, dile dökebilmeleri için böyle kitaplarla karşılaştırmak çok önemlidir.
Bu Bahçe: Tavşanını Kaybeden Bir Çocuğun Hikâyesi
Bu Bahçe, çok sevdiği tavşanını kaybettikten sonra onun eksikliğini hisseden ve bunu farklı şekiller dile döken bir çocuğun hikâyesidir. Tavşanıyla birlikte geçirdiği zamanları özleyen kahramanımız, bu duyguyla baş edebilmenin yollarını aramaktadır. Bu arayışta tavşanına olan duygularını, onunla geçirdiği farklı anları yeniden deneyimleyerek dile getirir. Kitabın sonunda kendini iyileştirmenin yolunu da bulur: